Seyahat tarihinden bir gün
önce ETS Tur görevlileri tarafından aranarak; 15:00’de Ulusoy Çeşme Limanı’ndan
hareket edecek olan Aegean Paradise gemisine
binebilmek için saat 12:00’da Liman’da hazır olunması gerektiğine dair bir
telefon aldım; ve ertesi gün tam o saatte limandaydım. Oldukça büyük bir
kalabalığa rağmen;
ETS tur görevlileri hızlıca valizlerimizi teslim alarak hemen
50 metre yan taraftaki Gümrük Muhafaza Müdürlüğünden pasaport kontrolü
yaptırarak en son saat 14:00 te gemiye binmemiz gerektiği konusunda uyardılar.
Bu arada her iki koluna taktığı altın bileziklerle seyyar kuyumcu görünümü
veren siyah kaşlı sarı saçlı oldukça kilolu bir abla “servisiniz yok mu?” diye
sordu. Görevliler “Hemen şurada 50 mt. ileride” dediler ama abla yeniden “tamam
da servis yok mu, yürüyerek mi gideceğiz oraya” diye “hani o kadar para verdim bu seyahate bir de
yol mu yürüteceksiniz bana” gibilerinden bir edayla sorusunun yineledi. Görevli
zoraki gülümseyerek “maalesef yok, üzgünüz” demek zorunda kaldı. Ablanın Gümrüğe doğru giderken hala söylendiğini
oradaki herkes rahatça duyabiliyordu.
Valizini teslim eden herkes
saatine bakıp “ooo daha iki saat var, Çeşmeyi biraz gezeyim” diye oradan
ayrıldı. Ben geçmiş seyahatlerimden edindiğim tecrübeyle kalabalığa kalmayayım
diye hemen pasaport kontrolüne oradan da Duty Free’ye geçtim.
!!! Burada hemen hatırlatayım,
özellikle içki alacakların tek adresi Rodos Limanındaki Duty Free olmalı. Çünkü
hem gezilen yerlerden, hem buradaki hem de gemideki Duty Freeden kat kat daha ucuz.
Gemiye binerken kapı
girişine sağlı sollu dizilerek kırık bir
Türkçeyle bizi “Hojjjgeldınız” diyerek karşılayan 1.80 boyundaki sarışın renkli
gözlü ve göğüslerinde takılı isim kartlarında “Sylivia,İrina, Nadia”
yazılı Rus kızlarını görünce “acaba
yanlışlıkla Mykonos Limanına değil de
Odessa Limanına giden gemiye mi bindim” diye düşünmeden edemedim; tabi sonradan
öğrendim ki bunlar geminin dans ve animasyon ekibinin birer üyeleriymiş…
Bu son derece sıcak (!)
karşılamadan sonra, kamaraların henüz olmadığı bu yüzden 7.kattaki güverteye
çıkıp havuz başındaki ikramla vakit geçirebileceğimiz söylendi. Biz Türkler
için çok önemli olan o “ikram” kelimesini duyan bazı yolcular, asansör
kuyruğunda geçireceği en fazla 2-3 dakikayı zaman kaybı olarak düşündüklerinden
olsa gerek merdivenlerden 7.kata doğru
kelimenin tam anlamıyla yardırdılar…
Havuz başına geldiğimizde
güzel bir müzik, güleryüzlü gemi personelleri ve açık büfe patates kızartması, soğan
halkası- kroket üçlüsüyle karşılaştık. Tabi bu ikram her ne kadar bir hoş
geldiniz olarak ücretsizse de, tur kuralları gereği içecekler paralı olduğundan
“kuru kuru yemeyeyim” diye düşünenler bir bardak kolaya 2 €, bir bardak biraya
3€ ödemek zoruna kaldılar. Hadi yenen yemeğin yanında içmek için bu fiyata
içecek almayı anlarım ama; hiç bir şey yemeden gemiye biner binmez tanesi 3€
‘dan üst üste 2-3 bira içmeyi anlayamadım. Madem öyle bir düşüncen vardı,
gemiye binmeden 100 metre önce market vardı, 3.5 liradan alsaydın ya 4-5 kutu
bira!...
Yeri gelmişken; gemiye
binerken pasaportlarımızı alıp üzerinde ismimizin yazılı manyetik kartlar
verdiler. Bu kartlar oda kapısını açmaya, gemiye inip binmeye ve gemi
içerisinde harcama yapmanızı sağlıyor. Misal bardan bir kahve alıp kartınızı
veriyorsunuz, kartı makinadan geçirip hemen sizi 2 € borçlandırıyorlar.
Katılacağınız kara turlarının borcunu da buna yüklüyorlar, gemiden ayrılmadan
bir gece önce receptiona gidip kartınızı verip tüm borcunuzu kapatıyorsunuz.
Dolayısı ile gemi dahilinde hiçbir yerde para taşımanıza gerek yok.
Bu arada gemi ile ilgili iki eleştirimden biri havuz ile ilgili olacak.
Havuz dedikleri şey; resmen bir küvetten biraz daha büyük. Derinliği zaten 1,5
metre, eni 2,5 metre boyu da 5 metre falan. Zaten çocuklardan başka gireni
görmedim. Yani “seyahat boyunca havuzda yüzerim” diye düşünenler bu
düşüncesinden şu an hemen vazgeçsin.
Saat 14:00 gibi kamaralarımıza
geçerken herkesin kapısının önünde
valizlerinin hazır olduğunu gördüm… Hepsi birbirinden farklı özelliklere sahip
olan kamaralardan benim kaldığım iç kabin olarak geçiyordu. Türk kanallarını
alan 51 ekran lcd tv, buzdolabı, şifreli kasa, havalandırma ve bol askılı elbise dolabı olması avantaj;
saç kurutma makinası olmaması ise dezavantajdı…
Saat 14:30 da tüm yolcu ve
gemi personelinin katılması zorunlu olan acil durum tatbikatı yaptılar.
Yaklaşık 20 dk süren ve odalarımızdan aldığımız can yeleklerini takarak
katıldığımız bu tatbikatta, acil bir durumda ne yapmamız gerektiği anlatıldı
kısaca… Limanda “servis yok mu” diye
serzenişte bulunan ablayı gördüm bu esnada. Sanki kollarına ve boynuna biraz
daha takıp takıştırmıştı. Allah korusun acil bir durumda, üzerinde bu kadar ağırlık varken, can yeleği onu su üstünde tutabilir
mi diye düşünmekten alıkoyamadım kendimi…
Acil durum tatbikatından sonra
herkes odalarına geçip valizlerini açmaya başladı haliyle. Yaklaşık yarım saat
sonra gemi yaşantısı, gideceğimiz yerler ve yapılacak turlar hakkında
bilgilendirme toplantısına alındık. Buradan edindiğim bilgiler ve gözlemlerime dayanarak birkaç bilgi
paylaşayım:
Bu turda 739 yolcu, 360
personel vardı personel genelde Türk,
Rus ve uzak Doğuluydu.
Gemide sabah, öğlen, akşam
yemekleri ile bunların yanında içilen su ücretsizdi.
Akşamüzeri 17:00 da ücretsiz
çay-kek servisi ve gece 00:30-01:30 ücretiz çorba ikramı vardı.
Ücretsiz olarak
kullanılabilecek masa tenisi, sinema salonu, kütüphane ve fıtness salonu mevcut iken;
ücretli olarak kullanılabilen
spa & güzellik salonu, playstation (kişi başı yarım saat 2 €) ve alacard
restoran (kişi başı 10 €) vardı.
Bu arada gemide kablosuz
internet var ama o da ücretli. 30 dk. 6,5 euro, 1 saat 9 euro..
Gemi tam bir tatil köyü
mantığıyla işliyordu. Sürekli yapılan anonslar ile belirtilen aktiviteler
arasında tavla ve masa tenisi turnuvası,
dans gösterileri, bilgi yarışması ve gün içerisinde farkı farklı yerlerde ı
rum, türk pop ve caz müziklerini
dinleyebileceğiniz canlı müzik grupları vardı.
Özellikle erkeklerin vakit
geçirdiği bir aktivite yeri ise Casinoydu. Son derece profesyonel bir ekip
tarafından işletilen ve gemide nakit paranın kullanıldığı tek yer olan casinoda
özellikle rulette ve black jack’de yolcular bana göre büyük paralar harcadılar,
şaşırmadım değil açıkçası… Örneğin bir bayan yanında yine bayan bir arkadaşıyla
gelip 100 euroluk fiş aldı, 3-4 elde
oynayıp hepsini kaybetti. (yani 10 dakika da 300 tl kaybetti.) Beraber geldiği
yanındaki arkadaşı “gitti kız 100 Euro” deyince
“amaaan olsun 10 dakika adrenalin yaşadık, fena mı oldu” diye cevap
verdi. (A4 dediklerinde bizim kağıt
aklımıza gelir bazılarının aklına ise Audi… Bunlar o gruptandı anlaşılan…)
Özellikle akşam yemeğinden
sonraki Türk müziklerini çalan grubun konserleri çok eğlenceliydi. Yanlış anlama
olmasın, her ne kadar grup çok iyi çalıp söylese de Ramazan olmasına rağmen
beleş yemekle alkolü biraz fazla kaçıranların konsere iştirakini seyretmek çok daha
eğlenceliydi. Kendi halinde belli bir kalite çizgisinde çalıp söyleyen gruba
istekler gelmesiyle olay çığırından
çıkıyordu. Misal 2.gün akşam, canlı müzik yapılan yerin en önünde; yaşıtları Umrede iken kendileri bu gemi
seyahatine gelmeyi tercih eden 10-15
kişilik bir teyze grubu vardı…Bir kağıda yazıp verdikleri “çökertme” türküsünün
çalmasıyla “Ben Bodrumluyum” diye kendini piste atıp çökertme (!) oynamaya
başlayan teyzeyi görünce gördüklerime inanamadım. Teyze eller yanda gözler
kapalı kendi etrafında öyle bir dönüyor ki çökertmemi oynuyor Şebi Aruzda sema
gösterisi mi yapıyor belli değil. Sonra bir başkası ona eşlik etmeye kalktı. O
ondan daha beter; o da eller iki yana açık 3 adım atıyor yere çöküyor, 3 adım
daha atıyor yine çöküyor, geri geliyor yine aynı hareketler…Hani uçak piste
inmek ister de sisten göremez pas geçer sonra yine tekrar tekrar dener ya,
Teyzenin haller işte aynı o haller…
Yemeklere gelirsek… Bilgilendirme toplantısında bize yemeklerle
ilgili şefin Mehmet Usta olduğu ve dünyaca ünlü aşçıların yarıştığı yarışlarda
iki kez ikinci olduğu bilgisi verildi; sonradan anladık ki gerçekten hak etmiş.
Öncelikle her 3 öğünde de envai çeşit yiyecek vardı. Misal son gün saydım
kahvaltıda 13 çeşit zeytin, 11 çeşit reçel vardı, gerisini siz hesaplayın.
Klasik yemeklerin; tavuk ve balığın yanı sıra
Suşi’den dönere kadar geniş bir yemek çeşitliliği söz konusuydu. Aynı
çeşitlilik tatlı ve meyvelerde de göze çarpıyordu… Ve yine bir Türk klasiği “o kadar para verdim bunu bi yerlerden
çıkartmayalım” mantığı ile olsa gerek, yiyemeyecek de olsa büfeden
masasına gıda nakliyesi yapan bir sürü
insan gördüm; misal bir insan hem kısır hem bulgur pilavı niye alır?.. Ya hem
et hem tavuk hem suşi hem ızgara mezgit alan adam gördüm. Bu neyin hırsı,
dünyaya neyi ispatlama çabası anlayabilmiş değilim.
Bu arada aynı gemide olup gece
hareket halinde olmamıza rağmen bir sürü insana bir şey olmazken ; bu survivor’da
ödül oyunu kazanmış psikolojisiyle yiyecekler saldıran bazı şahısları ertesi
gün beti benzi atmış vaziyette gördüm. Soranlara da “ ayy sorma gece hiç
uyuyamadım midem çok kötü, gemi çok fena yaptı beni” diye serzenişte
bulunuyorlardı… Acaba?? Gemi mi sizi bu hale getirdi yoksa geminin
açık büfesi mi ? :)
Yemekde önemli bir husuda
kıyafetti tabi ki… Erkeklerin konuyla
ilgili tam bir kafa karışıklığı yaşadığı her hallerinden belliydi, çünkü şort
- parmak arası terlikle gelen de vardı,
kumaş pantolon-rugan ayakkabıyla da… Kadınların aksine tavırları oldukça netti,
çünkü hepsi full makyaj ve gece kıyafetleriyle tam bir şıklık yarışı
içerisindeydiler. Ama maalesef bu kadar
uğraşılarına rağmen hepsinin; bizlere
servis yapan babetli, siyah beyaz üniformalı, hafif makyajlı rus garsonların
gölgelerinde kaldıkları bir gerçek :)
Buraya kadar gemide yaşam
hakkında bilgi vermeye çalıştım. Şimdi de adalar ve turlar hakkında
görüşlerimde sıra..
İlk durak Mykonos’du fakat
buraya yanaşmadan yarım saat önce ilginç bir gelişme yaşandı:
Normalde yarın sabah 06:00’da
Santorini’ye hareket edecektik. Yapılan anonsla Santorini Kıyı Emniyet
Müdürlüğünün denizin çok dalgalı olmasından dolayı yanaşmamıza izin verilmediği
ve bu sebeple Santorini Turunun iptal edildiği; onun yerine Mykonos’da bir gün
daha kalınacağı duyuruldu. Biraz daha ayrıntıya girersek; Santorini’de
gemilerin yanaşacağı bir liman mevcut değilmiş ve gemiler kıyıdan biraz açığa
demirledikten sonra yolcular küçük teknelerle gemiden kıyıya tahliye ediliyormuş.
Santorini Kıyı Emniyet Müdürlüğü; denizin çok dalgalı olmasından dolayı
yolcuların can güvenliğini garanti edemediklerinden yarın hiç bir geminin
gelmesine izin vermiyormuş..
Bu anonstan sonra gemi
karıştı; yolcular buldukları her Ets tur görevlisinin ve gemi personelinin
üzerine yürümeye başladılar; gerekçeleri “bunun daha önce bilinmesi mümkün
değil miydi, neden Çeşme’den hareket ettiniz o zaman” şeklindeydi… Dakikalar
süren tartışmalar yaşandı gemide… “Çeşme’ye geri dönün” diyenden tutun da “paramızı
geri verin” diyene kadar her kafadan bir ses çıkıyordu. O an görevlilerin
yerinde olmadığım için şükrettim açıkcası… Bu arada gemi Mykonos yanaşmıştı,
bir grupta kapının ağzında durmuş “hayır protesto ediyoruz Mykonos’a inmiyoruz”
diyordu.
Aslında insanlar şu yönden
haklıydı; geminin tamamı neredeyse yaşlı-yeni evli-çocuklu çiftlerden oluşuyordu ve bu gezide onlar için
en görülesi yer Santoriniydi… Aylar önce plan yapıp, parasını ödeyip ve bu
kadar yaklaşmışken bu hayali gerçekleştirememek insanları çok kötü etkilemişti.
Burak Hayaller ne kadar büyük olursa hayal kırıklığı da o kadar gürültülü
oluyordu işte…
Yaklaşık 45 dakika süren
arbede gemi kapılarının açılıp Mykonos’a inmemizle sona erdi. Çünkü yapılacak
bir şey yoktu…
Neyse gelelim Mykonos’a… Şimdi
insanları buraya çeken 4 şey var:
Mykonos’un kendi iç güzelliği,
Akşam güneşin batışı,
Hiçbir yerde olmayan akşamüstü
plaj partileri,
Gece bar eğlenceleri…
Mykonos takdir edersiniz ki
sürekli gelinebilecek bir yer değil, sonuçta bir yurtdışı… Dolayısıyla buraya
geliş saati öyle bir ayarlanmalıydı ki bu yukarıda saydığım 4 özelliği de
insanlar yaşamalı şahit olmalıydı. Ama öyle bir saatte indik ki Mykonos’a akşam
21:00’de, her yer karanlık, zaten bir tek alışveriş yapılan yerler aydınlık
onun dışında her yer zifiri… Çarşı hariç hiçbir yeri göremedik, bir plaja gidip
akşamüstü eğlencelerine şahit olamadık, güneşin batışını seyredemedik… Geriye
bir tek bar eğlenceleri kaldı onu da elimizden geldiğince görmeye çalıştık.
Yani Çeşme’den 15:00 de değil de sabah 09:00 da falan hareket etse buraya saat
21:00 de değil de 15:00 gibi falan gelinse, buradaki her şeye şahit olunabilir…
Bundan sonra Ets Tur gemisi ile Mykonosa
geleceklerin bu durumu göz önünde bulundurmalarını tavsiye ederim. (Her şerde
bir hayır vardır derler, gece karanlıktan göremediğimiz Mykonos’daki yerleri
Santorini Turu iptal olunca görme şansına kavuştuk…)
Liman ile merkez arası
yaklaşık 3 km lik sol tarafı dağ, sağ tarafı uçurum olan kaldırımsız dar bir
yol.
(otobüs camından yolun sağ tarafının görünümü)
Bize gemide bu yolun özellikle gece yürünemeyeceği (-ki haklılardı) ETS
tur’un servisine 8 € vererek her yarım saatte bir geliş gidiş yapacak araca
sınırsız sayıda binebileceğimiz bilgisi verildi. Görevliler tarafından verilen
bilgiye göre başka şansımız olmadığından 8€ verip servis hizmetini aldım. Aldım
ama gemiden iner inmez bineceğim servise
yürürken karşıma çıkan tabelada otobüs
ile her 15 dakikada bir, deniz otobüsü ile her saat başı merkeze ulaşılabileceği
bilgisi vardı; 20 metre ileride de duraklar…
Zaten gelmeden önce herhangi bir paralı tur almamaya kararlıydım, çünkü
önceden her üç ada için de gezilecek
yerleri tespit edip, akıllı telefonuma
“City Maps 2Go” uygulaması indirerek oraları işaretlemiştim ama
liman-merkez arasın gözden kaçırmışım anlaşılan…
Öncelikle Mykonosda kaybolmak
mümkün değil; çünkü görülecek her yer zaten deniz kıyısında; kıyıdan kıyıdan
giderseniz her yeri görürsünüz.
Öncelilke cıvıl cıvıl ve
rengarenk daracık Mykonos caddeleri;
gece ve gündüz…
ve bembeyaz evlerin renkli ahşap kapıları, pencereleri, korkulukları...Mykonos'un
özelliği bu işte. Deniz kenarında kıraç bir bölgeyi ilk inşa edildiği
gibi bırakmışlar. Bizdeki gibi her yere turistik tesis yapmamışlar ve
bembeyaz olan tüm evlerin kapı ve pencerelerini rengarenk boyamışlar. Benim evleri ilk gördüğümde dikkatimi çeken evlerin pencerelerinde panjur, dışında klima ve uydu anteni gibi otantik görüntüyü bozacak hiç bir şeyin olmamasıydı...
Üç tarafı denzilerle çevrili ülkemizde böylesine doğa güzelliklere bizde sahip olmamıza rağmen kendimizi binalaştırmaya adadığımız için maalesef neler kaybettiğimizin farkına çok geç varıyoruz.
Buraya gelince mutlaka görün dedikleri Küçük Venedik ; şu an
restoran olarak işletilen altları su içerisinde kalan yaklaşık 15 binadan
ibaret…
Az ilerideki Agios Nikolakis
Kilisesi
Panagia Paraportini Kilisesi
Meşhur yeldeğirmenleri
Kıyıyı takip edip 10 dk kadar
yürüdüğünüzde karşınıza çıkan yeldeğirmenlerinden sola doğru yine dümdüz devam ederseniz 5 dk sonra karşınıza
otobüs durağı çıkıyor ve her yarım saate bir buradan paradise, super paradise
ve Elie plajlarına otobüsler kalkıyor, yalnızca 1.60 €….. Yalnız otobüslerin çok bakımsız olduğunu söylemekte fayda var..
Plajlara giriş
ücretsiz, şezlong ve şemsiye bazı yerlerde 4 bazı yerlerde 5 €…
Gece hayatına gelirsek: Buradaki
barlar her kesimden insana hitabeden türden.
Ailecek düzeyli bir şekilde
eğleneyim diyorsanız; Caprice
Klasik bir disco bar ortamı
yaşamak istiyorsanız; Room 101
Sınırsız (!) bir eğlenceye ve
Mykonos’u Mykonos yapan o meşhur bar eğlencelerine şahit olmak istiyorsanız;
Skandinavian Bar tavsiyelerimdir.
Buranın en büyük artısı
Türkiye’deki gibi kapıda bekleyen ve keyfi muamele yapan bodyguardların
olmaması ve giriş ücreti alınmaması. Böyle olunca içeriden müzik gelen her yere
girip göz atma şansınız oluyor…
İkinci ve maalesef son durak
RODOS:
Gemiden iner inmez
karşılaştığım ilk şey şuydu:)
Ve eski şehir denen yeri çevreleyen surlar...
Yine burada da ETS’nin 45 €’ya
sattığı ve tamamı yürüme mesafesinde olan turu almanızı kesinlikle tavsiye
etmiyorum.
Dünyanın 7.harikasından biri olarak kabul edilen ve mö 305 de yapılıp MÖ 225 deki depremde yıkılan Rodos Heykelinin yerindeki geyik heykelleri..
Rodos şovalyeleri döneminden kalma büyük üstadlar sarayı.. (giriş 6 €) gezmenizi tavsiye ederim...
Arkeoloji müzesi... Buraya da giriş 6 € ama ben gezmenizi tavsiye etmiyorum. Türkiye'de yeterince gördüğümüz helenistik döneme falan ait çanak çömlek görebileceksiniz..
Sokrates caddesi...
şovalyeler sokağı
Gemiden inip limandan çıkıp sağa döndüğünüzde az ileride sizi surların içine girişinizi sağlayan ilk kapıyla karşılaşacaksınız. Buradan girip yine sağa döndüğünüzde alışveriş için dükkanlar ve restoran-cafeleri göreceksiniz; ve bir de içinde son derece evcil ve üzerinize konmasını sağlayarak fotoğraf çektirebileceğiniz papağanların olduğu bir parkla karşılaşacaksınız..
Bu parkta oturun, akıllı cep telefonunuzu çıkartın ve RhodosNet (wi-fii) den son derece hızlı bir şekilde internete girin.
Kıyı boyunca yürüdüğünüzde yakın adalara tur düzenleyen sıra sıra teknelerin olduğu bir bölge var. İşte o bölgedeki bankalara oturarak da yine RhodosNet aracılığı ile internete girebilirsiniz.
Bu arada limana çok yakın yerden denize de girebiliyorsunuz, arkada gözüken kumluk bölge plaj...
üstelik ücretsiz..Zaten hem Mykonos'da hem de Rodos'da tüm plajlar ücretsiz. Bizde tüm plajların turistik tesisler hatta yazlık siteler tarafından parsellendiğini düşününce burada insan haklarına nasıl değer verildiğini bir kez daha görüyoruz.
İnsan haklarına değer verirken bu arada bizim sahiplenemediğimiz kültirel varlıklarımızı da çok güzel sahipleniyorlar.
Görüldüğü gibi musakkamızı ve baklavamızı çok güzel sahiplenmişler. Bu arada baklava ve tatlı meselesine bir parantez açmak istiyorum. Anlaşılan o ki Yunanlılar turistlere satış potansiyeli olduğunu farkettikleri lokum ve baklavayı bizden almışlar ama ismine tam olarak karar verememişler, çünkü her yerde farklı isimlerle geçiyor :)
Rodos; sonuçta 12 adaların 4.en büyüğü ve gezilecek çok yeri var... Ama merkezde gezilecek olan yerler bu kadar süre içerisinde ancak bu kadar oluyor...
Bugün döndüğümüz ve bizim de katıldığımız tur sonunda Çeşme limandan havalimanına gidişlerin zor olduğunu gördük ve VIPEXPRESS olarak ETS Tur gemisine özel İzmir havalimanından Çeşme limana otomobil ile transfer hizmetimiz 150 TL dir. Fiyat otomobil fiyatıdır kişi başı değildir. Önceden rezervasyon gerekmektedir. Rezervasyon için 0530 455 81 49 veya info@izmirtour.com
YanıtlaSilGemiden inince gün içerisinde tekrar gemiye dönme durumumuz oluyor mu?Biz de ağustosta 7 gecelik tura katılacağız da.Güzel bilgiler vermişsiniz.Öğle yemeğini gemide yiyemez miyiz?Bilgilendirirseniz sevinirim.
YanıtlaSilGemi limana demirledikten, hareket edene kadar süre içerisinde istediğiniz zaman inip binebiliyorsunuz, kapı sürekli açık...
YanıtlaSilÖğle yemeği 12:30 - 14:30 arası... Rodos'a indiğimizde Turla gidip kişi başı 63 € verenler bir de ilaveten gittikleri yerde yemek bedeli ödemek zorunda kaldılar... Ben öğlene kadar Rodosu gezdim, öğlen yemek için gemiye gelip sonra yeniden Rodos'u gezmeye çıktım.
Teşekkür ederim yerli astronot.
YanıtlaSilrica ederim, kafanıza takılan başka bir şey olursa çekinmeden sorabilirsiniz..şimdiden iyi eğlenceler...
YanıtlaSilMerhaba. Öncelikle bu güzel bilgi paylaşımı için teşekkürler. Benim merak ettiğim konu tur sonunda alkol getirmek hakkında. Yasal sınırlamalar geçerli mi yoksa Polonya gibi ülkelerden gelirken olduğu gibi doldur valize getir mantığı uygulanabilir mi
YanıtlaSilgemi çalışanlarından alkol ile ilgili herhangi bir sınırdan bahseden olmadı bize. yurtdışından istediğiniz kadar alkol getirebilirsiniz...Ben ve tura katılan herkes ucuz bulduğu taşıyabileceği kadar alkollü içeceği alıp getirdi, herhangi bir sıkıntı yaşamadık...
YanıtlaSilmerhaba yerli astronot, yüzmek için fırsat olmuyor sanırım? plajlara gitme fırsatınız oldu mu?
Silben de ETS ve JOLLY turun sunduğu program arasında kaldım. JOLLY turun gemisinin havuzu 200m2 ve ETS ye göre oldukça büyük. bu konuda fikriniz var mı? paylaşırsanız çok sevinirim:)
Jolly'nin hangi turu? Ben de merak ettim şimdi :D
SilHer duraktaki plajlara kendi imkanlarinizla ya da turlarla gitmeniz mumkun. Gemideki havuz yukarıda da bahsettiğim gibi oldukça küçük....
SilCelestyal Odyssey gemisiyle ets yı karsılaştırcak olursak fikri veya önerisi olan var mı ?
YanıtlaSilyerliastronot bu turda tesettürlü de var mıydı?
YanıtlaSilBir insanın dış görünüşüne bakarak "Tesettürlü" olarak değerlendirmek, kişiden kişiye değişebilir.. Bu sebeple size şöyle bir şey söyleyebilirim. Kıyafetleri yaz mevsimine göre biraz daha kapalı olan ve başında başörtü bağlı bayanlar da gemide mevcuttu...
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilhttp://doyadoyasamos.com/yunanistan-turlari/ şirketi de gerçekten başarılı tavsiye ederim!
YanıtlaSilBenim adım Irrua Uzman Hastanesinin Dr Wilson Jones'u, organ cerrahisinde uzmanım ve satmak isteyen insan organıyım. Böbrekinizi satmak ilginizi çekiyorsa Lütfen bize geri dönmekten çekinmeyin, böylece devam edebiliriz. Aşağıdaki bilgileri kullanarak bizimle iletişime geçin.
YanıtlaSilE-posta Adresi: irruaspecialisthospital@gmail.com
Bu Mayo Clinic'ten genel bir mesajdır ve böbrek satın almakla ilgileniyoruz, eğer bir böbrek satmak istiyorsanız, lütfen aşağıdaki e-posta adresimizden doğrudan bizimle iletişime geçin.
YanıtlaSilmayocareclinic@gmail.com
Not: Bu güvenli bir işlemdir ve güvenliğiniz garanti edilir.
Daha fazla bilgi için lütfen bize bir e-posta mesajı gönderin.